MARAŞ’TA ERZURUMLU BİR AMCA’NIN MEMUR İLE DİYALOĞU
Kahramanmaraş Yeşil Kart bürosuna Hacı Amca gelir.
-Buyur Amca bir işlemin mi vardı?
-Her halde buraya gader geldigimize gore yeşil gart alacagiz
-Hangi aşamadasınız?
-Af buyir çoçuklari soriyisin herhal, ellerinden öper doguz tenedir. Biride yoldadir
-Yahu amca onu sormuyorum evrak! evrak!
-Af buyir ! ne avradi? Bana avrat mı diyisin?
-Yok amca! ilk müracaat edeceğin yer burası değil!
-Niresi peki!
-Yan taraf
-Peki deminden beri, nedi sölemin! Ben yaşlı bir adamim, beni niye oyalisin, evde iki avrat, 9 çocik, birde yoldaki çocik yeşilgart bekler!
-Doğmamış çocuğa yeşilkart veremeyiz zaten amca!
-Niyeki? Kırmızı kartla oyun dışimi kaldi?
-Vay amca futbolda biliyorsun?
-Bilmem mi? Kar yağarsa Erzurum Spor, hava güneşli olursa Adana Demir Spor
-Amca o nasıl oluyor?
-Oglim ben takım tutmaktan ziyade, gol atilmasini severim. Kar yağarsa bizim Erzurum Spor soguk moguk demi ati, valla sıcagi gördü mü de diğer takımlar galip geli!
-Hım hım
(2007 Senesinde bir arkadaşı ziyarete gittiğimde memurla vatandaş arasında geçen diyalog)
DUYMAZ SAĞIR, YEMEZ DİŞLERİ YOK
Kuyucak Mahallesinden Ökkeş Emmi, halsizlik yüzünden doktora gider. Doktor uzun bir incelemeden sonra şunları söyler:
-Emmi bol bol samsa sucuk yemen lazım tamam mı?
Emmi cevap vermez
Doktor tekrar söyler:
-Bol bol pekmez yemen lazım amca!
Ökkeş Emmi yine cevap vermez
-Doktor yüksek bir ses tonuyla
-Emmi bol bol tarhana yemen lazım!
Bu defa Ökkeş Emmi’nin yanında gelen Avradı Döne Dezze söze karışır.
-Oğlum o dediklerini Ökkeş Emmin duymi, sağırdır. Dediklerini yiyemi dişleri yoktur.
KÜLTÜREL YOZLAŞMAYA KARŞIYIZ
Kahramanmaraş Gönül Radyoda sabah haberlerini sunan Mesut Bilal’in yabancı dili yoktur. O Türkçe dışında iki dil bilmektedir. Tatlı Dil, Birde Maraş’ın yöresel dili
Basında Bugün programında Mesut Bilal, Başbakanın Davos’ ta yapmış olduğu o meşhur konuşmasını aktarırken Gazetelerde yer alan Manşeti yazdığı gibi aktardı.
-One Minute
Haberlerden sonra gazeteci arkadaşı arayarak
-Dostum Başbakanın “One Minute” diye yazılan sözünü “Vanminut” olarak söylemen gerekirdi.
-Mesut Bilal yaptığı yanlışın farkına vardı. Ama çaktırmamak için
-Ede! biz kültürel yozlaşmaya karşıyız yanıtını verdi.
O DÖNEMDE CEP TELEFONU VAR MI?
Bir gün Risaley-i Nur Dersleri üzerine söyleşi yapmak üzere birkaç arkadaş bir araya gelmişler.
Tabi bir dershaneden de her hafta bir hoca, ders anlatmaya geliyormuş. Ancak bu defa hocanın işi çıktığından gelememiş.
Toplantıda Risaley-i Nurdan Mesut Bilal’in okumasını istemişler. Mesut Bilal Risaley-i Nur’un Sözler Kitabından Okumaya başlamış.
aşlamış başlamasına da millet uyuklamaya başlamış.
Mesut Bilal sormuş:
-Arkadaşlar dinliyor musunuz?
Hep bir ağızdan “evet evet dinliyoruz” demişler
Mesut Bilal, bakmış millet uyukluyor. Kendi kendine anlatmaya başlamış.
“Bir gün Peygamber Efendimiz mescitte sohbet yaparken Musab Bin Umeyr’in olmadığını farketmiş. Ve cep telefonunu çıkarmış ve Musabı aramış.
-Ey Musab nerdesin, sohbete gelmiyormusun?
Musab cevap vermiş:
-Telefonumun şarjı bitmişti onu doldurup geliyorum Ya Resulullah!”
Mesut Bilal, bu vakayı anlattıktan sonra cemaate tekrar sormuş:
-Dinliyor musunuz arkadaşlar?
-Evet dinliyoruz
Peki dinliyorsunuz da! neden Allah Rasulü döneminde telefonun olmadığını söylemiyor sunuz?
SON DURAKTA İNECEĞİM!
Şehir içi dolmuş şöförlüğü yapan Ökkeş Ede’nin bir gün dolmuşuna tanıdık biri binmiştir. Ökkeş ede, arkasına dönmeden aynadan bakarak sorar:
- Edem neri gidin?
Yolcu cevap verir:
-Üngüt’e kaptan
Şoför Ökkeş, muzipçe sorar:
Ora nire acaba?
-Son durak kaptan!
Şoför Ökkeş, dolmuşla Şeyh Adil mezarlığının yanından geçerken bir anda durmuş ve muzipçe gülerek arkaya doğru bağırmış:
-Son durakta inecek yolcumuz inebilirsiniz! Son durak Şeyh Adil Mezarlığı
İŞİN HER DAİM DEM, YETER BU KADAR EDEM
Namıkkemal Mahallesinde bir sofinin evinde cemaat toplanmış, hatme yapmışlar. Ardından çay faslına geçilmiş. Tabi malum ki, Çay sofinin mazotudur. Sofiler arasında Sülemen Emmi’de demli çayı çok seviyor. Sülemen Emmi Sofi Ökkeş’e takılmış
-Doldur sofi, demli çay doldur!
Sofi Ökkeş çayı doldurmuş
-Ardından bir daha, bir daha, bir daha
Sülemen Emmi adeta bardağı doldur boşalt yapıyor. Keçe gibi çay içiyor
Bakmış ki Sofi Ökkeş, çayın demi kalmamış. Sülemen Emmi’ye takılarak şunları söylemiş:
İçtin her daim dem!
yeter bu kadar edem!
* * * * *
Haşim Ağa çok renkli biridir. Pınarbaşı’nda kayısı bahçesi vardı. Maraş tabiriyle erik bahçesidir. Adına “cik cik bahçesi” denir. Bahçeye girenlerden nasıl para alacağını bir türlü çözememiş. Nihayet bahçenin önüne kantar koymuş. Girerken tartıyor, çıkarken tartıyor; aradaki farkın fiyatını istiyormuş .
Hoca uşaklarından (fazla zeki olan) bazıları bahçeye girerken şalvarını ceketini ceplerine taş doldurmuş, içeri girince boşaltmış. Bol bol yemiş, bahçeden çıkarken tartılmış: Tam on kilo eksik.
Haşim:
“Ulan! Yediğinizi çıkardığınıza sayalım. Eksik gelmenize diyelim!” diye basmış kahkahayı.
* * * *
Yaşlı bir müvekkilim çok hoş bir espri yaptı:
- Yetmiş beş yaşındayım. Aklı başında çalışkan, dürüst, bir tek muhtar gördüm, dedi.
Ben:
- Kim o muhtar, dedim. Cevaben:
- Bizim Çolak Bekir’in oğlu. Seçildi…Mazbatayı almadan öldü, demesin mi!...
* * * * *
Cenaze olayı apayrı bir şey. Kahramanmaraş’ın kendine göre çok özel ot atan meşhurları vardı. Bunlardan biri rahmetlik olur. Ulu Camii’de cenaze namazı kılınır.
Hoca:
-Rahmetliyi nice bilirsiniz? diye sorar.
Cemaat:
-İyi biliriz.Allah rahmet eylesin, der. Arka safta duran rahmetinin arkadaşı kısık sesle:
-Rahmetlik çok iyi ot atardı, der.
* * * *
Yer yeni Ulu Camii. Ölen sevimsiz, rüşvet alan biri. Cenaze namazı sonrası hoca:
- Cenazeyi nice bilirsiniz, diye sorar. Cemaat alışıldığı gibi:
- İyi biliriz. Allah rahmet eylesin, der. Arka sırada kendinden rüşvet istenen biri mırıldanır:
- Rahmetlik ne verirsen onu alırdı. Hiç itiraz etmezdi, der.
* * * * *
Yine yer Ulu Camii. Hoca cenaze sonrası:
- Cenazeyi nice bilirisiniz diye sorar. Cemaat alışıldığı gibi:
- İyi biliriz. Allah rahmet eylesin, der. Sonra cemaat birbirine sorar:
- Kim bu rahmetlik!