Kiradalar...Merya'da kirada oturuyorlar,Aksakallar'ın Mahallede.Çok zorlu kışların egemen olduğu yıllar! ..Üç yaşında mı-dört yaşında mı bir çocuk? Yoksulluk çocuğun gerçek yaşını gizliyor! ..
Kendisinden iki yaş küçük kardeşi Hasan, hasta...Ateşler içinde! ..İnim inim inliyor! ..Komada! ..Zor alıp veriyor soluğunu...Ölüm her an yakın! ..
Kapının önüne çıkıp okula giden öğrencileri seyrediyor.Öğrenciler ona takılıyorlar:
-Haydi türkünü söylesene!
Diyorlar.Elini kulağına yapıştırıyor ve türküsünü söylemeğe başlıyor:
-Karaduta yaslandım,
Yağmur yağdı ıslandım.
Gençler gülüşüyorlar! .. Çocuk:
-Gülmek her halde iyi bir şey!
Diye geçiriyor içinden.Yine aynı dizeleri tekrarlıyor,cırtlak sesiyle:
-Karaduta yaslandım
Yağmur yağdı ıslandım.
Gülmek kadar güzeldir,neye güldüğünü biliyorsan! ..
Kar çok. Kar yağmasına devam ediyor. Çocuk türkü söylemesine devam ediyor...Onlar gülmelerine devam ediyorlar...
Çocuk her gün evin kapısının önüne çıkıyor. Cevizlerin dibine gidiyor...İyi güzel günlerde oynuyor,oturuyor,buzun üzerinde kayıyor...
Ve her gün durmadan mırıldanıyor:
-Karadut...
Çocuğun anası bir şeyler satmak için köye gidiyor.
Evin az ötesinde bir tarla var. Kar her şeyi örttüğü gibi tarlayıda örtmüş...Tarlada köpekler...Bir kancık kızana gelmiş.Kancık için erkek köpekler birbirleriyle boğuşuyorlar! ..Güçlü olan köpek,kazanan köpek kancıkla çiftleşiyor...Kavgayı yitiren köpekler kan içinde,uzanmışlar karların üzerine...Uzaktan izliyorlar,kazanan güçlü köpekle kancığın çiftleşmesini...
Çocuk hayretler içinde ilgiyle köpekleri ve hareketlerini izliyor...
Kazanmak en güzel şey! ..Kaybetmekse en kötü şey olsa gerek! ...
Yenilen köpekler,kaybeden köpekler yeniden saldırıyorlar hep birlikte güçlü olan köpeğe! ..Bu kez güçlü köpek kaybediyor,hepsine birden karşı koyamıyor! ..
Kancığın tercih hakkı yoktur.Her gelene teslim olmak zorundadır.Kancık kazananın yanında yer almak zorundadır.Kaybedene bir dişte kancık atıyor! ..
Kar durmadan yağıyor! ..Çocuk köpekleri izlerken anası köyden geliyor.Köpekleri kovalayan kadın:
-Hoşt! Defolun buradan!
Diye bağırarak,bir kaç odun parçası fırlatıyor köpeklere taraf.Köpekler uzaklaşıyorlar.
Çocuğun kulağına yapışıp içeriye götürüyor ve olabildiğince sertçe bağırıyor:
-Utanmaz! Terbiyesiz! Ne bakıyosun itlere?
Raftan kaptığı gibi oklavayı indiriyor çocuğun kafasına,gözüne! ..Çocuk ağlıyor! ..
Terbiye etmek dayakla olmaz! ..Ahlak aşılamak bir şeyleri gizlemekle olmaz! ..Ama çocuğun anası bunların bilincinde değil,kendi yaşadıklarını çocuklarına da yaşatıyor...Dayak yerine uygun bir öğüt daha iyi olmaz mıydı?
....
Çocuğun babası okkalı küfürler savurarak girdi içeri. Çocuk korktu. Babası her zaman annesini döverdi.Devamlı kumar oynardı babası...Anasının hak araması, dayak yemesine dönüşürdü.Dayak yetmezmiş gibi her türlü küfürü yapardı karısına... Kabakuvvet(!) ,karşıdakine hak tanımamaktır.Çocuğun babası kabakuvvete en güzel örnektir.
.....
Çocuk, Taco'nun patates tarlasından topladığı patatesleri,sıcak külde pişirerek yedi.
Şimdi bacası ayakta olan bir evde doğmuştu,bir kış günü Merya'da! Suloban'a giden yolun altında...açlığa! Sefalete! Yoksulluğa! Çaresizliğe! Umutsuzluğa! Hep yokluklara doğmuştu! ..
...
Bir kışıda Demirkapı'da kirada geçirmişlerdi.Köyün çok uzağında, ahır gibi bir yerde! Yalnız,yapa yalnız! ..Baba evde pek bulunmazdı,kumara giderdi. Çocuk,kardeşleri,anası yapayalnız...Yapayalnız kışla boğuşuyorlar! ..Gece ile boğuşuyorlar! ..Kurt ulumalarına karşı direniyorlar. Geceği çıra ile aydınlatıyorlar! ..Soğuğa karşı çürük kütükleri ocakta yakarak direniyorlar! ..Ayaklarında çorap yok! Ayaklarında lastikleri yok! Giyecek giysileri yok!
Çooooook, çooooook yalnızlık çekiyorlar! ...Kerbela'daki Hüseyin'in çektiği acıdan daha da beter! ..Daha da acı! ...Akkor demirin üzerinde pişercesine yürekleri! ...
....
Çocuğun kulağı ağırıyor, çok ağırıyor! ..Ağlıyor! ..Sızlıyor! ..Ağrıyan kulağına anası memesinden süt sağıyor,ağrıyı dindirsin diye! ..Ne çare? Neren ağırıyorsa canın oradadır,derler.Gerçekten öyle! Çocuğun canı kulağında şu anda! ..
...
Kadınlar topladıkları çalı çırpıları düz taşların üzerinde yakıyorlar. Bazı taşlar kızınca patlıyorlar.Çok tehlikeli! .. Patlamayan taşları tanımak ve seçmek lazım. Taşlar kızınca,üzerindeki külleri ve közleri bir yana alıyorlar.Mayasız, çok sert yoğrulmuş hamurları taşların üzerlerine yayıyorlar...Hamurların üzerlerini ceviz yapraklarıyla örtüyorlar! ..Yaprakların üzerlerini kızgın kül ve közlerle kapatıyorlar.Orda pişiyor ekmekleri.Bu ekmeklere, anek puğaça diyorlar.Piştikten sonra silkeliyorlar,bir odun parçasıyla üzerlerini...Kadınlar parça parça kırıp dağıtıyorlar ekmekleri:Eşlerinin ellerine,çocuklarının ellerine sıcak sıcak! ..
Amcasıyla suya gidiyorlar.Amcası epey ileride gidiyor,çocuksa epeyce geride gidiyor.Güğümlere köyün çeşmesinden su doldurup getirecekler.Siyah bir enik çıkıyor önüne ve çocuğa saldırıyor! ..Korkudan yere düşüyor çocuk! ..Dizi yarılıyor,sağ dizi...Bu yara izini yaşamı süresince dizinde taşıyacaktır...Kanı durdurmak için natosul bastırıyorlar yarasına.Bir bezle bağlıyorlar natosulu(natosul:bir bezi ateşte yakıyorlar,bezden geriye kalan külleri) yaranın üzerine! ...
Hüseyin Gezer